Serdar SAMANCIOĞLU’nun üzerinde sohbet imkanı bulduğum resimleri1, kendine özgü çizgiden yorulmaz, bıkmaz başarılı bir sanatçının çalışmaları olarak görülüyor. Samancıoğlu, resimleriyle İstanbul sevdalısı bir ressam olduğunu anlatıyor. İstanbul eski sevdalıları Hoca Ali Rıza, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Hasan Vecih Bereketoğlu’nun sanki izinden giderek, yeniden İstanbul konulu resimler yapıyor. Genelde tenha, sessiz sokaklar, Beykoz, Kanlıca, Anadoluhisarı, Göksu, Kandilli eski yalıları, köşkleri, Boğaz, Haliç, ve tekneler, vapurlar… Paletinde daima doğanın değişmez, eşsiz renk uyumunu arıyor.
Tüm resimlerinde şiirsel sıcak bir aydınlık egemen. Samancıoğlu Tarsus doğumlu. Çocukluğunda resim, afiş, kitap resimlemeleri çalışarak, yeteneğini geliştirdiğine inanıyor. Ankara’da askerliği sırasında da kompozisyonlar, onbeş-yirmi metre boyunda Atatürk resimleri gerçekleştirmiş. 1973’de yerleştiği İstanbul’da resimle ilgili çalışmalar sırasında, gezdiği sergilerin hocalığında sanatını geliştirmeye devam etmiş.1978-1979 yıllarında Fransa ve İsviçre’de özellikle Paris ve Cenevre müze ve galerilerinde sanatına yararlı çalışmalar ve incelemeler yapmış. Louvre müzesinde Monet ve Pisarro’yu öncelikle sevdiğini, Rembrandt, Rubens ve Goya’yı da temelde büyük ustalar olarak saydığını anlatıyor.Samancıoğlu resimlerine, sanatına güncel görüşlerden, tasalardan, etki gölgesi düşsün istemiyor. Suluboya resimlerinde de güçlü bir teknik ve olgun bir el becerisi görülüyor.
Serdar Samancıoğlu’nun çoğu resimleri mimari ve doğal güzelliklerini yaşatması açısından İstanbul kenti için sanki bir belge niteliğinde. İstanbul sokaklarında, köşklerinde anıların hüznünü, yeniden yaşarcasına bizi derinden etkilediğini duyar gibi oluyoruz. Güzel Sanatlar resim derneği, Ressamlar derneği ve GESAM Fikri Haklar Meslek Birliği üyesi olan sanatçının çoğu resimleri, yerli ve yabancı özel koleksiyonlarda bulunmakta. Serdar Samancıoğlu’nun çalışmalarını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.